7m 24sLengde

Dün Genel Kurulda AKP ve HDP Grupları arasında yaşanan kavgaya tanık olduk. Dün birbirinize iltifat ediyordunuz bugün kavga ediyorsunuz. Milletin gözünün içine bakarak sergilenen bu oyuna seyirci olmayacağımızı, Ana Muhalefet Partisi olarak söyleyecek sözümüzün olduğunu belirtmek isterim. Buradan her iki gruba da sormak istiyorum: Siz sahiden Türk milletini balık hafızalı mı zannediyorsunuz? "Analar ağlamasın." dediniz, "çözüm süreci" dediniz, adına "açılım" diyerek HDP, AKP, PKK, MİT birlikte hareket ettiniz. CHP olarak size açık açık söyledik, devlet terör örgütleriyle pazarlık yapmaz dedik, süreci böyle yönetirseniz içinden çıkılmaz bir hâl alır dedik, Parlamentoyu devreden çıkaran, kapalı kapılar ardında kotarılmaya çalışılan bu yaklaşım doğru değil dedik. Siz terör örgütü yöneticileriyle Oslo'da, İmralı'da, Kandil'de münasebet yaşarken bu yol doğru değil dedik, sizi uyardık. Siz duvarlarında "Adalet mülkün temelidir." yazan Türk mahkemelerinin hâkim ve savcılarını Habur'da teröristlerin ayağına gönderip orada çadır mahkemesi kurduğunuzda, hukuku ayaklar altına almayın dedik. Dağdan inen terörist "Pişman değilim, Öcalan'ın talimatıyla geldim." dedi, siz "Yok yok, pişmansınızdır." deyip ellerini kollarını sallayarak gitmelerine izin verdiniz. "Analar ağlamasın." Dediniz, Türk milletinin anasını ağlattınız. Şehirler mühimmat deposuna çevrilip teröristler tahkimat yaparken, valiler kanalıyla askere, polise "Operasyon yapmayın." dediniz. "Dolmabahçe mutabakatı", "çözüm süreci", "barış ve kardeşlik" söylemleriyle başladığınız yolculuğun sonunda bugün fidanlarımız kefenleniyor maalesef. 7 Haziran öncesi tabelalardaki "T.C." kısaltmalarından rahatsız olanlar şimdi milliyetçilik üstünden siyaset yapmaya başladı. Bu yüz seksen derecelik dönüşün nedenini millet anlamaya çalışırken "PKK bizi kandırmış." dediniz. Kandırıldığınızı söyleyene kadar HDP ve AKP'nin birbirine yaptığı güzellemeler, iltifatlar Meclis tutanaklarında kayıtlıdır. "Kandırıldık." dediğiniz andan itibaren HDP'yle sergilediğiniz süreçte ikinci perde başladı. Bu millet "400 sandalye verseydiniz bu patlamalar olmazdı." demeçlerinizi de unutmadı. ne güzel söylemiş Nazım: "Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine." Lakin "Hangi şiir şu anda hâlimizi ortaya koyar?" derseniz onu da Orhan Veli söylemiş: "Cep delik, cepken delik, Yen delik, kaftan delik, Don delik, mintan delik Kevgir misin be kardeşlik!" Uyarılarımıza kulak asmayan, ağzımızla kuş tutsak inanmayan kişilere ise Ziya Paşa'dan bir gönderme yapmalı: "İdrak-i maali bu küçük akla gerekmez Zira bu terazi o kadar sıkleti çekmez." (CHP sıralarından alkışlar) Sonuçta, "Tatsız aşa su neylesin, akılsız başa söz neylesin." demekten başka bir şey insanın aklına gelmiyor. Mecliste Orman Bakanlığının bütçesi konuşuluyor, Türkiye'nin sokaklarından orman kanunu hüküm sürüyor. Bu ülkede gencecik fidanlar kesiliyor, fidanlarımız kefenleniyor. Ağacı kurt, insanı dert yiyor. Orman Bakanlığının bütçesini konuşuyoruz. Ağaca balta vurmuşlar, "Ah" deyip iç çekmiş ağaç. "Neden ah çektin?" diye sorunca da "Baltanın sapı benden de ona içim yandı." cevabını vermiş. İçimizi acıtan budur. O dönem Şivan Perwer'le barış güvercinleri uçuruyordunuz, el ele poz veriyordunuz. PKK tanık, TSK sanık, dönemin Genelkurmay Başkanı da teröristti. Apo Diyarbakır'da ulusa sesleniyor, Barzani parti kongrenizde onur konuğu yapılıyordu. Apo posteri taşıyanlar serbest, arabasının camına Atatürk imzasını, posterini koyanlar ceza alıyordu. (CHP sıralarından alkışlar) Sonuçta "Bugün neden bu kadar şehit veriyoruz?" sorusunun yanıtı bellidir. Ağaca çıkan keçinin dala bakan oğlağı olur da ondan. Değerli milletvekilleri, bazen bir kuşağın diktiği ağacın gölgesinde gelecek kuşaklar serinlerken bazen de bir kuşağın politikaları sayesinde gelecek nesiller ya hayat bulur ya da kefenlenir. PKK'ya destek verenleri, ön açanları bu millet biliyor. Geldiğimiz nokta ne? Bir yıl içerisinde 17 patlama, kor olan fidanlar, ateş düşen ocaklar, gözleri kan çanağı analar. Hep söyledik, söylüyoruz, Büyük Orta Doğu Projesi'nden uzak durun, emperyalist devletlerin çıkarlarına hizmet etmeyin, yüce Meclisi kuran Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının yaptığı gibi dik duruşu sergileyin dedik. Çam ağacından ağıl olmaz, el çocuğundan oğul olmaz arkadaşlar. Orman ve Su İşleri Bakanlığı bütçesinde suya dair bir şey söylemek gerekir. Bir zamanlar Mecliste aralarından su sızmayanlar vardı, Habur'da tur atanlar, "Analar ağlamasın." diyenler vardı. Kır atın yanında kalan ya huyundan ya suyundan alırmış, suyu getiren de testiyi kıran da bir zamanlar dosttu, bugün araları açıldı, ortaklık bozuldu, yel üfürdü, sel götürdü. Bu bütçeyi içimden geçen şu cümleyle tamamlamak isterim: Geçme namert köprüsünden, götürürse sel götürsün seni. Yatma çakal gölgesinde yerse aslan yesin seni.